içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Milas’ın Doğa Kıyımının Ele Alındığı Panel, Büyük Bir Katılımla Gerçekleşti!

Milas’ın geniş coğrafyası içinde yüzde 75’i bulan alanda yürütülen, sınır ve kural tanımayan madencilik faaliyetlerinin; Milas’ın doğal sisteminde yarattığı tahribat ve zararları, Milas’ta düzenlenen bir panelde tartışıldı. Milas 78’liler tarafından düzenlenen “Milas’ın Çevre Sorunları, Vahşi Madencilik ve İklim Krizi” temalı panel, 21 Aralık 2024 tarihinde geniş bir katılımla Belediye Toplantı ve Düğün Salonunda gerçekleştirildi.

Milas’ın Doğa Kıyımının Ele Alındığı Panel, Büyük Bir Katılımla Gerçekleşti!

NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ

Toplantının konuşmacıları BirGün gazetesinden Özgür Gürbüz, Evrensel’den Özer Akdemir, MUÇEP ve Güllük Körfezi Koruma Platformu üyesi Neşe Tuncer ile Akbelen Avukatı Arif Ali Cangı’ydı. Panelin yöneticiliğini ise Milas 78’lilerden Hüseyin Yorulmaz yaptı.

Toplantıya Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz, Başkan Yardımcısı Ali Özgür, Belediye Meclis Üyeleri Ali Rıza Öner, Musa Balkaya ve Hüseyin Çöllüoğlu, Muğla eski Milletvekili İrfettin Akar, Dem Parti ilçe Eşbaşkanı Sedat Polat, Muğla Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği Daire Başkanı Dr. Cihan Dündar, TİP-Sol Parti ve Emek Partisi yöneticileri, İkizköy Muhtarı Nejla Işık, Milas-Bodrum-Yatağan ve Çine’den yaşam savunucuları ile çok sayıda vatandaş katıldı. Yağışlı havaya rağmen Yaşam savunucuları, salonu doldurdu. Katılımcılar, 4 saat süren panel boyunca ilgi, dikkat ve sabırla sıkılmadan konuşmacıları dinledi.

Gelecek Kuşaklara, Böyle Bir Milas’ı, Asla Miras Bırakamayız!

Saat 13:30’da başlayan panelin açılış konuşması Milas 78’liler üyesi Nevzat Çağlar Tüfekçi tarafından yapıldı.  Tüfekçi, Milas’ın kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına madencilik faaliyetleri ve sözde turistik yatırımların tehdidi altında olduğunu belirterek, “Bugün bizlere düşen en önemli görev; doğamıza, suyumuza, topraklarımıza sahip çıkmak; üretimde kural ve sınır tanımayan, bir doğa katliamı yaratan vahşi madencilere karşı durmaktır,” dedi. “Başka Milas yok. Milas; çevre, kültür ve tarihi değerleriyle bir bütündür. Onları korumak ve yaşatmak, bizim en başta gelen görevlerimiz arasındadır,” diye konuşan Tüfekçi, sözlerini şöyle tamamladı: “Milas’ı bekleyen en büyük tehlike; kuraklık, aşırı sıcaklar ve susuzluktur. Gelecek kuşaklara, böyle bir Milas’ı, asla miras bırakamayız!”

KONUŞMALAR

Özgür Gürbüz (BirGün Gazetesi)

Panelin ilk konuşması Özgür Gürbüz tarafından yapıldı. Gürbüz, ilk olarak Birincil Enerji tüketiminin sektörel dağılımı, kaynaklara göre elektrik üretimi(gaz, kömür, hidrolik, rüzgar, jeotermal vd.), Türkiye’de kurulu güç ve elektrik üretimi hakkında bilgiler verdi. Gürbüz daha sonra, Muğla’nın elektrik üretim ve tüketimi hakkında verdiği bilgiler şöyle: “Rüzgâr santralı kurulu güçte ilk 10’da değil ancak potansiyelde 6’ıncı sırada. Muğla, 2023’te lisanslı elektrik üretiminde en çok elektrik üreten 8’inci il. Faturalanan tüketime göre en çok elektrik tüketen 15’inci il (%1,58).”

Santralların kurulu güçleri

Türkiye’nin 2024 yılındaki santralların kurulu güçleri hakkında da bilgi veren Gürbüz, mevcut enerji üretim santrallarının kaynaklarını şöyle sıraladı: Rüzgâr 12,5 GW, Güneş 19,4 GW, Kömür 21,7 GW, Gaz 24,6 GW, Nükleer 0 Gw, Hidro elektrik 32,6 GW, Diğer 4, 2 GW, Batarya 0,25 Gw.  Gürbüz, 2028 ve 2035yıllarında bu santralların kurulu güçlerinde önemli artışlar olmasının planlandığını kaydetti ve nükleer santralların kurulu gücünün ise 2028’de 4,8 GW ve 2035’de 7,2 WW olarak planlandığını dile getirdi.

İklim krizi

Son olarak iklim krizine değinen Gürbüz, bu kavramın Sanayi devriminden sonra kullanılmaya başlandığını ve sanayi üretiminde kullanılan fosil yakıtların(petrol, kömür ve gaz) yarattığı hava kirliliğinin iklim değişikliklerinin en öneli etkeni olduğunu söyledi. Evrenin ısısının 1 derece artmasının önemli hava olaylarının meydana gelmesine neden olduğunu açıkladı. Gürbüz, 2012 yılı öncesinde 324 hava olayı olduğunu, 2022 yılında bu sayının 1030’a çıktığına dikkat çekti.

Özer Akdemir (Evrensel Gazetesi)

Panelin ikinci konuşmacısı olan Özer Akdemir ise geçtiğimiz haftalarda Deştin köyü yakınlarda işletilmek istenen çimento fabrikasına karşı mücadele edenlere yönelik başlatılan “Alman ajanları”, arkalarında dış güçler var kampanyasının ilk ortaya konduğu süreci anlattı. Bergama Köylülerine karşı Dr. Necip Hablemitoğlu’nun yazdığı “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabı ile birlikte ortaya konan “psikolojik algı oyunu”nun çevre direnişlerine yönelik ilk karalama kampanyası olduğunu belirten Akdemir, Hablemitoğlu suikastinin de yardımıyla tam başarıya ulaşan bu karalama kampanyalarının o günden bu yana şirketleri zora sokan hemen hemen tüm çevre direnişlerine karşı uygulamaya konulduğunu ifade etti.

Akdemir, Bergama’da daha önce altın madenine karşı sürdürülen mücadelede, altın madenine karşı mücadele eden köylülere karşı Alman ajanı yakıştırması yapıldığını ve bunu da bir suikasta kurban giden Dr. Necip Hablemitoğlu’nun kitabına dayandırdıklarını anlattı. DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Hablemitoğlu’nun kitabındaki iddiaları suç duyurusu kabul ederek soruşturma başlattı ve “Almanya yararına legal casusluk” suçlaması ile Bergama mücadelesinin önde gelen isimlerinin de aralarında bulunduğu Türk-Alman birçok kişi hakkında iddianame hazırladı. 21 Ekim 2002 tarihli iddianame de aralarında Alman Vakıflarının yöneticileri, İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, Bergama eski Belediye Başkanı Sefa taşkın, Bergama Köylülerini sözcüsü Oktay Konyar, köylülerin avukatı Senih Özay, turizm işletmecisi Birsel Lemke ve Bergamalı işadamı Özcan Durmaz’ın da bulunduğu 15 kişi hakkında, “Türkiye’nin bütünlüğü ve laik devlet adına gizli ittifak oluşturmak” suçundan 15 yıla kadar ağır hapis cezası istemiyle dava açtı.

Neşe Tuncer(MUÇEP ve Güllük Körfezi Koruma Platformu)        

Panelin üçüncü konuşmasını Güllük Körfezi Koruma Platformu üyesi Neşe Tuncer gerçekleştirdi. Tuncer Milas ve Muğla’nın doğal güzelliklerine değinerek sözlerine şöyle başladı: “Egenin bu şahane kıyıları, dağları, ormanları binlerce yıldır böyle... Avrupa’nın çoğu buzullarla kaplı iken, yaşadığımız bu topraklarda hüküm süren iklim nedeniyle biyoçeşitlilik çok zengin. Tarım ve Orman Bakanlığının 2022 yılında yayınladığı bir rapora göre Muğla'daki bitki türlerinin %18’i endemik, yani buraya özgü. Öte taraftan Muğla’nın %60’ı, Milas’ın ise %75’i maden şirketlerine ruhsatlandırılmış. Ormanlarımızı ya yangınlarda ya da madenlere tahsis edildikleri için kaybediyoruz. Neredeyse marina/otel/site yapılmamış koy kalmadı. Yandaşlar sahilleri ele geçirirken, yurttaşlar havlusunu alıp denize girecek yer bulamıyor. Sürekli bir işgal etme, ele geçiremediğine kayyım atama zihniyeti ile mücadele ediyoruz.”

Akbelen, yıkımı anlatmak için artık bir sembol

“Bugün Milas’tayız onun için Milas’taki rantı, Milas’taki yok oluşu konuşuyoruz” diyen Tuncer, “Milas’ın hemen tüm köylerinde su, orman, deniz, kıyılar, tarım alanları ve zeytinlikler, tarihi ve doğal alanlar özelleştirmeler, madencilik faaliyetleri, liman ve marinalar, RES, GES gibi projelerle halkın elinden alınıyor,” dedi.

Tuncer konuşmasına şöyle devam etti: “Bu yok oluşu konuşurken, Milas’taki 2 termik santrali, herhangi bir ÇED raporu olmadan genişlemelerini, 8 köyün tamamen, 15 köyün kısmen yok olduğunu, yaklaşık 450 kilometrekarelik kömür ruhsat sahası kapsamında daha onlarca köy, dekarlarca orman ve tarım arazisi, yeraltı su havzaları olduğunu bahsetmemek olmaz. Akbelen Ormanı, İkizköylüler’in yaşam haklarını korumak için başlattıkları mücadelede, termik santrallerin ve kömür madenciliğinin neden olduğu yıkımı anlatmak için artık bir sembol.”

Çağrı

Tuncer sözlerini bir çağrıyla tamamladı: “Ekoloji mücadelemiz, doğal varlıkların ve yaşam alanlarının sömürüsünün ve karşımıza çıkan tüm saldırgan yıkım projeleri karşısında bizi ayrıştıran savrulmalarımızı yeniden örmeye ve dayanışmayı güçlendirmeye yarayan, yaşamı özgürleştiren temel olgulardan biri.  Çünkü biliyoruz ki başka bir hayat mümkün ve bu hayata ancak birlikte talep edersek dayanışmayla ulaşabiliriz. Milaslı tüm hemşerilerimi de yaşam alanlarına sahip çıkmaya çağırıyorum.”

 Arif Ali Cangı (Akbelen Avukatı)

Panelin son bölümümde konuşan Akbelen Avukatı Birinci, İkinci ve Üçüncü kuşak haklar haklar hakkında bilgiler verdi ve çevre hakkının üçüncü kuşak haklar içinde yer aldığını söyledi.  Çevrenin korunması için ihtiyat, önleme ve katlım ilkeleri hakkında açıklamalarda bulundu. Çevre hakkını koruyan uluslararası anlaşma ve sözleşmelerden söz eden Cangı, çevre hakkının öğelerini şöyle açıkladı: “insan, hayvanlar ve bitkiler, insan ve diğer canlılarla etkileşim içinde bulunan cansız varlıklar, canlı ve cansız varlıkların ilişkilerini düzenleyen eko-sistem.”

Cangı, termik santralın yol açtığı toplumsal mağduriyeti şu şekilde dile getirdi: “Muğla’da 48 köy maden ruhsat alanı içinde. 12 yerleşim alanı boşaltıldı. Milas’ta linyit sahası içinde 21 mahalle bulunuyor. Bu köyler santralin tehdidi altında. Artık düzeni değiştirmemizin zamanı geldi. Özel mülkiyetin bir doğal hak sayıldığı, doğal kaynakların yeryüzünde yaşayan tüm canlıların müşterek varlığı olması gerekirken, yağmalanıp sömürüldüğü bu düzen daha fazla devam edemez. Hukuku ve bilimi birer kültürel eser, kolektif girişim, insanlığın büyüleyici ve etkileyici yolculuğunun birer parçası olarak görmeli, tarihimizden ders almalıyız. Hukukun ekolojikleştirilmesini sağlamalıyız.”

Av. Arif Ali Cangı, konuşmasının son bölümünde belediyelerin de çevreyi korumak, çevreye zarar veren yatırım ve faaliyetleri önleyecek Belediye Kanunundan kaynaklı haklarının bulunduğunu ve belediyelerin bu haklarını kullanmaktan kaçınmamaları gerektiğini söyledi.

Soru-Yanıtlar

Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz

Daha sonra soru-yanıt bölümüne geçildi. Katılımcılar, konuşmacılara sorularını sordular, yanıtlarını aldılar. Belediye Başkanı Fevzi Topuz, kendilerini ilgilendiren sorularla ilgili konuştu. Topuz şunları söyledi: “ilçemizde 27 antik kant var. Beşbin yıldan bu yana bu topraklarda insanlar vd. canlılar yaşıyor. Bugün bizler yaşıyoruz. Yarın da bu topraklarda insan ve canlı yaşamı devam edecek. Etmeli. Biz bu doğayı bitirmek için gelmedik buraya. Gelecek kuşaklar da burada iyi bir yaşam sürsün istiyoruz. Mücadelemiz bunun için. Bazı çevreler var ki yaşadığımız süre içinde her şeyi bitirelim, bizden sonrası tufan diyor. Bu yanlıştır. Böyle bir anlayışı kabul etmiyoruz. Konuşmacıların değindikleri konular, ülkemiz ve insanlarımız için önemli noktalar. Kendilerine teşekkür ediyorum. Biz çevreye duyarlı bir tutum içindeyiz. Sizlerin yanınızdayız. Sizlerin karşı çıktığı hiçbir projeye onay vermeyeceğiz. Biz Milas’ın ekosistemini korumak, Milas’ta sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilirliğini sağlamak tavrı ve düşüncesi içinde olacağız hep.”

 

 

Tarih: 23-12-2024

FACEBOOK YORUM
Yorum