içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Öykü / Gök Musa Gızı Fatma (24)

Ali, kucağındaki bebeği yukarı doğru atıp tutuyordu. Dakikalarca aynı hareketi tekrar etti. Bu oyun bebeğin çok hoşuna gitmişti. Kıkır kıkır gülüyordu. Sırtını duvara dayayıp, sol ayağının üzerine bebeği oturttu. Ardından gıdıklamaya başladı. Sarban onları seyrederken gülümsüyordu.

Öykü / Gök Musa Gızı Fatma (24)

ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ

Ali, kucağındaki bebeği yukarı doğru atıp tutuyordu. Dakikalarca aynı hareketi tekrar etti. Bu oyun bebeğin çok hoşuna gitmişti. Kıkır kıkır gülüyordu. Sırtını duvara dayayıp, sol ayağının üzerine bebeği oturttu. Ardından gıdıklamaya başladı. Sarban onları seyrederken gülümsüyordu. Yaklaşıp, Ali'nin sağ ayağının üzerine oturdu. Ali, hiç umursamadan Şarban'ı ayağının üzerinden yere doğru itip bebekle oynamaya devam etti. Fatma, olanları seyrediyordu. Sarban tekrar Ali'nin kucağına oturdu. Oyuna dahil olmak istiyordu. Ali sert bir sesle Şarban'a çıkıştı.

"Az öte get. Gözün görmüyo mu? Gardaşın var gucaamda."

  Dudaklarını bükerek kalktı Şarban. Anasının yanına varana kadar gözlerinden yaş akmaya başlamıştı. Yüreği sızladı Fatma'nın. Elindeki işleri bırakıp kızını kucakladı. Dışarı çıktılar. Sesleri çıkmadan ağlamaya başladılar. Gökyüzüne bakarak mırıldandı Fatma.

"Gurban olduum goca Allaam. Ne günafım varıdıda bu takazaları çektiriyon bize. El gadar gızıma babalık etsin deyi vardıım bu adamı neye garşıma çıkardın?"

  Babasının sesiyle irkildi.

"Neye aalaşıp duruyonuz bakiyim?"

  Olan biteni babasına anlatmak istemedi. Aliyle konuşup halletmek istiyordu. Karı koca arasında böyle olayların yaşanacağını kabul etmişti Fatma. Gök Musa ise her şeyi öğrenmek istiyordu. Kızının torunlarının üzülmesini istemiyordu. Israr edince Fatma her şeyi anlattı. Hışımla Ali'nin bulunduğu yere geçti. Bebeği irkiltecek tonda, tüm öfkesini sesine yükleyerek bağırdı.

"Ülen geçmişini s.ktiimin aç köpee. Yala bile möhteciken alıp getirdim gapıma. Çocuuma torununa takaza et deyimi geldin. Gözüm görmesin. Aralaş evimden. Hangı cehennemin fok fokuna gedersen get."

  Ali'nin elindeki bebeği alıp, omzundan tutarak dışarı atmaya çalıştı. Gücü yetmedi. Bebek ağlamaya başlamıştı. Ali eliyle Gök Musa'nın bağrından itti.

"S.kerim malını mülkünü. Gırk y.rak artıı gızını aldııma gayıl olmuyon da namısgerlik mi taslıyon?"

  Dışarı çıkıp, oturmakta olan Fatma'nın böğrüne tüm gücüyle tekme attı.Fatma canının acısıyla feryat atıp kırıldı yere.

"Senin de çocuunda sülelesini s.kerim orasbı. Altına yatmadıın herif galmayık bu gedende. Garşıma çıkıp namıslı gancık mı oluyon?"

  Ali sendeleyip yere düştü. Sol eliyle kanayan başını tutup, sağ eliyle yere dayanarak ayağa kalkmaya çalıştı. Komşular da toplanmıştı evin önünde. Elif kadının elindeki kalın odunu zor aldılar.

"Gahba garının çıkardıı g.tü bozuk. Yalınan gannın doyarıkan eyiidin. Kim oluyon da bizi döömee gakıyon. S.ktirol get eemizden."

  Elif kadına doğru hamle yapınca komşuları Hüseyin Ali'nin suratının ortasına tüm gücüyle yumruğunu indirdi. Fırsatçılık yapıp, elindeki dana ve inekleri ölü fiyata aldığından bu yana Ali'ye diş biliyordu. Ağzı burnu kanamıştı Ali'nin. Kafasındaki kanla birleşince her tarafı kıpkırmızı olmuştu. Çaresizlik içinde, katırın birini almak için evin altındaki yere yürüdü. Gök Musa önüne geçti.

"Gatır matır yok senin gimi gök görmeyik g.tü bozua. Nası geldiyisen öyle get cehenemin gıyısına."

  Komşuları Hüseyin de Gök Musa'nın yanına Ali'nin karşısına geçti. Ali çaresizce Yatağan'a doğru yürümeye başladı. Meyistan çıkışındaki hayıtların önünde birikmiş su ile elini yüzünü kafasını yıkadı. Ağzından akan kan durmuyordu. Dişinin biri kırılmıştı. Kapubağa vardığında Şarapçı Yaşar'a uğradı. Yaşar farklı bir gerekçe olsaydı istediği katırı hemen verirdi Ali'ye. Ancak, Gök Musa ile kavga eden kim olursa olsun yanlışı yapan kişiydi gözünde. Vermedi katırı. Ali'nin yürümekten başka çaresi yoktu. Yatağana yaklaşınca tekrar yıkadı kanlı yerlerini. Öğleye doğru girdi Yatağan'a. Kasap Memet'e uğrayıp, meraklı bakışlar altında, zorlanarak ta olsa yemeğini yedi. Ardından karakola geçti. Komutanın karşısına çıkıp, şikayetçi olduğunu söyledi. Komutan sabırla, Ali'nin tüm konuşmasını bitirmesini bekledi. Sonra konuşmaya başladı.

"Tamam. Hepsini dinledim. Herkes gibi senin de kanunlardan faydalanma hakkın var. Ancak bir konuyu sana söyleyeyim. Musa dayı, bu bölgede sevilen, sayılan sözünde yalan olmayan biri olarak bilinir. Şimdiye kadar yanlış yaptığına, yalan söylediğine bir kişi şahit olmamıştır. Benim kanaatim, anlattıklarında eksiklik var. İstersen şikâyetini yazdırıp hemen işleme koyalım. İstersen dışarda biraz dolaşıp düşün tekrar gel ancak söylediklerinde yalan yanlış eksiklik çıkarsa, kalan dişini de ben kırarım."

   Komutanın sözlerinden çekindi Ali. Hiç bir söz söylemeden karakoldan çıktı. Bir süre karakolun bahçesinde dolaştı. Karakolda bir sonuca ulaşamayacağını anlayınca, her gün satış yapılan mal pazarına gitti. Her zaman üzerinde para ve bir kaç altın taşıyordu. Bu özelliği, sıkışınca malını satmak için yanına gelenlere hazırlıklı olmasından kaynaklanıyordu. Kendisini taşıması için güçlü bir katırı pazarlık yapmadan aldı. Kavaklıdere Muğla yol ayrımına varana kadar nereye gideceğine karar vermemişti. Katırın yönünü Çörüş köyüne doğru çevirdi. Muğla'daki hana vardığında karanlık çökmüştü. Ağzındaki acıyı dindirebilmek için, sızana kadar rakı içti. Ali'nin her zaman bol bahşiş verdiğini bilen han çalışanları, O'nu odasına kadar götürdüler.

  Fatma tüm gece uyuyamamış, ara ara ağlamıştı. Sabaha karşı uyanan Şarban'la göz göze geldi. Kızını, kollarının altından tutarak kendine doğru çekti. Şarban'ın gülümsemesine aynı şekilde karşılık verdi. Yanaklarını öpüp saçlarını kokladı.

"Gülüşüne gurban olduum gadersiz guzum. Sabaan hayır olsun."

"Senin de olsun ana. İrbeem uyuyo. Yavaş gonuşalım."

  Çekine çekine sordu anasına.

"Babam gelecek mi?"

  Yüzündeki acı ifadeyi, kızını belli etmeden yanıtlamaya çalıştı.

"Gara yere gelsin. Gelmezise gelmesin. Neyoldu da o gadar takaza etti bize?"

  Şarban söylenenleri duymamış gibi tekrar sordu.

"Gelmeecek mi?"

  Ses tonundaki üzüntü, gelmesini ister gibiydi. Küçük yaşta babasız kalmanın kötülüğünü öğrenmişti. Fatma biliyordu bu durumu.

"Bilmiyom guzum. Acık bekleelim. Geli belki."

  Ali'nin geri gelme ihtimali bile Şarban'ın yüzünü güldürdü.

Tarih: 26-03-2025

FACEBOOK YORUM
Yorum