içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Öykü / Gök Musa Gızı Fatma (25)

Ali erkenden kalkıp Çörüş yoluna çıktı. Bu sefer Karaböğürtlen yolundan gitmeye karar verdi. Tüm gün boyunca hızlı gitmesi için katırı sıkıştırdı. Handan aldığı bir parça ekmek dışında hiç bir şey yemedi varana kadar. Gece yarısına doğru babasının evine vardığında babası ve kardeşlerinin telaşlı, üvey anasının asık suratlı bakışıyla karşılaştı

Öykü / Gök Musa Gızı Fatma (25)

ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ

*Son Bölüm

*Devamı Yakında Yayınlanacak Romanda!

  Ali erkenden kalkıp Çörüş yoluna çıktı. Bu sefer Karaböğürtlen yolundan gitmeye karar verdi. Tüm gün boyunca hızlı gitmesi için katırı sıkıştırdı. Handan aldığı bir parça ekmek dışında hiç bir şey yemedi varana kadar. Gece yarısına doğru babasının evine vardığında babası ve kardeşlerinin telaşlı, üvey anasının asık suratlı bakışıyla karşılaştı. Sabah her şeyi anlatacağını söyleyip yattı. Uyandığında herkesin kalkmış, yere serilen sofrada kahvaltı yaptıklarını gördü.

"Sabaanız hayır olsun. Elimi yüzümü yuyup geliyim," diyerek dışarı çıktı. Yüzünü peşkirle sildikten sonra çevresine bakındı. Artık Çörüş'e ait olmadığını hissetti. Burada yaşayamazdı. Yerinin yurdunun Meyistan olduğunu, çocuklarının ailesinin orada kaldığını üzülerek kafasından geçirdi.

"Gök görmeyik hayvanım ben, " diye mırıldandı. Fatma’dan, çocuklardan kopmak düşüncesi işkence gibi geldi. Fatma kadar çalışkan, fedakar, anlayışlı hele de güzel birini hiç tanımamıştı. Babasına yalvarıp barıştırmasını isteyecekti. Kapıya kadar gidip, babasına başıyla dışarı gelmesi için işaret etti.

"Baba gel de acık seniynen gonuşalım."

"Hura oturda bi kaç sokum daylı ye gonuşuruk."

"Soona yerik baba. Haydı gelde gonuşalım."

  Hasan, oğlunun bu aceleci tavrına biraz şaşırmış daha çok kızmıştı.

"Arkadan goşduran mı var. Otur hurada acık gannımızı doyuralım. Ha hindi gonuşuruk ha acık soona."

  Babasının çıkışması, Ali'nin gerginliğini azalttı. Kahvaltılarını yapıp dışarı çıktılar. Hasan, oğulları Hüseyin ve Hasan'ı el işaretiyle çağırdı. Ali, babasıyla yalnız konuşmak istiyordu. Hasan bunu kabul etmedi.

"Olmaz. Ney oldu ney olmadı onnar da ööresin. Yarın böön onnar da yurt yuva guracak. Dooruyu eeriyi öörensinner. Hep barabar gonuşalım."

Bir çınar ağacının dibinde, düzensiz şekilde döşenmiş taşların üzerine oturdular. Hasan eliyle karşısına Ali'nin, yanlarına da öteki oğullarının oturmasını işaret etti. Ali, babasının yalanı sevmediğini, söylerse tepki göstereceğini biliyordu. Bu özelliği, kayın babası Gök Musa ile aynıydı. Demek ki bu yüzden iyi arkadaş olmuşlardı diye düşündü birçok seferinde. Yaşadığı olayların sorumluluğunun kendisinde olduğunu anlatacak şekilde anlattı.

"Yazıklar olsun galıbına," dedi Hasan.

"Sen tabak deel, gannını doyurduun çencereye sıçıksın. Güçcücük çocuk gucaana oturuk. Biyo da onu gucaklayıp sevsen, öpsen dodaan mı eriyecek nalet gocoğlan."

  Babasının vereceği bu tepkiyi bekliyordu Ali. Ancak kardeşi Hüseyin'in sözlerine çok şaşırdı.

"Abi anamın saa ettikleri biyo bile aklına gelmedi mi? Bu yaşda bile gücüne getmiyo mu?"

  Hasan, oğlunun sözlerini destekler şekilde başını salladı.

"Hayyaşa oolum. Bak gardaşında biliyo öveyliin ney olduunu."

  Söylenenlerin hiç biri umurunda değildi Ali'nin. Bir an önce Meyistan'a gitmek, karısıyla barışmak istiyordu. Çörüş, O'na başka bir memleket gibi geliyordu.

"Ne dersen gayılım baba. Iısan oolu yannış yapıyo. Çatılasıca çenemi dutamadım. Garı döömeyi erkeklik sandım."

   Hasan, oğlunun konuşmasından pişmanlığını anlamıştı. Kendisinin de ilk evliliği biteli yıllar olmuştu. Bülbül'den ayrıldığına pişman olmuş, ancak herkes kendi yolunu çizmişti. Oğlunun başına da aynısının gelmesini istemiyordu.

 "Ha demeye olmuyo bu işler. Acık bekleelim. Onnar da istemez yurdun yuvanın daalmasını. Geder gonuşurum ben. Öfkeleri dinsin."

  Ali, her gün soruyordu babasının Meyistan'a gideceği günü. Aldığı yanıt sabretmesi yönündeydi. Öte yandan, Fatma'nın yüzü gülmez, Şarban arkadaşı Dudu ile oynamaz olmuştu. Fatma bebeği sütten kesmişti. Ahmet, kardeşi Veliyle hayvanları gütmeye götürüp getiriyordu. Bir kaç kişi Meyistan'a mal almaya gelmiş, Gök Musa pazarlık bile yapmadan söylenen fiyata satmıştı. Ali'nin gidişinin üzerinden üç hafta geçmişti. Gün batmış, hava kararmak üzereyken Meyistan girişinde bir adam gördü Şarban.

"Anaa bak. Gatırınan biri geliyo."

  Yüreği duracak gibi oldu Fatma'nın.

"Gurban olduum Allaam. Ali olsa bayti," diye mırıldandı.

 Gelen Ali değil, babası Hasan'dı. İndi katırdan. Gök Musa sarıldı Hasan'a.

"Hoş geldin gardaşım."

  Fatma, mutlu olduğunu belli eden bir ses tonuyla konuşup elini öptü Hasan'ın.

"Hoş geldin baba."

  Hasan, önce Şarban'ı kucağına aldı. Yere oturduktan sonra bir ayağının üzerine de bebeği aldı. Fatma, yemekten sonra sofrayı toplayıp kahve yaptı. Konuşmaya ilk başlayan Hasan oldu.

"Gardaşım, neye geldiimi aşşaa yokarı biliyon. Benim oolan bi edepsizlik edik. Eyice gulaanı çektim. Bunnu sürttü bizim gedende geldi geleli. O da ettiklerinden köpek gimi pişman oluk. Sen ne diyon bilmem emme, bu işi uzatmaalım. Yarın böön esgere gedecek. Çoluu çocuundan ayrı getmesin esger ocaana. Halyoluna sokalım bu işi. Yuva yıkmak golaydır. Beniki de yıkıldı. Eyi deel yurt yuva daatmak."

Yüzünü Fatma'ya dönüp devam etti.

"Gızım sende küsgünnük etme. O gocoğlanın ettiine bakıp böyütme. Etmiş bi meymenetsizlik. Bak, iki dene yavrın var. Biri zeten yarı öösüz galık. Öteki de galmasın."

  Fatma, konuşmak istese de boğazı düğümlendi. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Gözyaşları, sümüğüne karışmıştı. Elbisesinin iç cebinden çıkardığı bez parçası ile burnunu silip, zorlansa da konuşmaya başladı.

"Gurban oluyum baba. Heç gayıl olumuyum yuvamın daalmasını. Zeten zorunan gurduk. Dünne malına tamahım yok. Dillik düzenim olsun gayılım. Çocuklarımın yüzceezleri gülsün yeter. Edeceese baa takaza etsin, çocuklara deel."

Konuşmasına devam edemedi. Tüm vücudu sarsılarak, uğultulu bir sesle ağlamaya başladı. Kızı Şarban ve anası da onunla birlikte ağlamaya başladı.

Gök Musa başıyla Hasan'a işaret etti. Birlikte dışarı çıktılar. Gök Musa'nın konuşması kısa sürdü.

"Gadersiz gızımın iki dene çocuğunan bi dee yalınız galmasını istemem Hasan. Söyle senin edepsiz gök görmeyik gocoğlana gelsin garısına, çocuklarına saap çıksın. Garı goca arasında oluyo bunnar. Emme bi şey deecem. Bi dee gızımın namısına naf ederse, iki gıymatlı torunumun ölüsünü öpüyüm, ıklarınan iman ossun tüfeenen annının çatından vururum."

Hasan, arkadaşının bu kadar sakin ancak kararlı öfkesini hiç görmemişti. Bu konu için söz verir şekilde kafasını bir kaç kere başını aşağı yukarı salladı. İçeri girdiklerinde ağlamalar kesilmiş, Şarban anasının kucağında uyumuş kalmıştı. Ali'nin Meyistan'a dönmesi konusunda fikir birliğine varmışlardı. Hasan, sabah yola çıkarken, Şarban fısıltıyla anasına sordu.

"Babam gelecek mi?"

"Gelecek kızım."

Üç gün sonra Ali geldi.

Tarih: 30-03-2025

FACEBOOK YORUM
Yorum